11 Eylül 2015 Cuma

Sezen Aksu - Seni Kimler Aldı

dinle

Yürüyorum hasretin acının üstüne
Sığmıyorum dünyaya dar geliyor
Geceler mi uzadı, bu karanlık ne
Gönlümün bayramları, şenliği söndü

Seni kimler aldı, kimler öpüyor seni
Dudağında dilinde ellerin izi var

Aaah….
Seni kimler aldı, kimler öpüyor seni
Dudağında dilinde ellerin izi var

Deli gözlerin gelir aklıma
Gülüşün, öpüşün, iç çekişin gelir

Seni kimler aldı, kimler öpüyor seni
Dudağında dilinde ellerin izi var

Seni kimler aldı, kimler öpüyor seni
Dudağında dilinde ellerin izi var

Seni kimler aldı, kimler öpüyor seni
Dudağında dilinde ellerin izi var

6 Eylül 2015 Pazar

Olmuyor



Hani hep "konuşmaya çok ihtiyacım var" diyoruz ya. 
Aslında konuşmaya değil, herhangi birine ihtiyacımız var. 
Belki yanında hiç konuşmadan sadece susabileceğimiz biri. 
Belki omuzuna yaslanıp öylece kalacağımız biri. 
Belki sevdiğimiz bir şarkıyı aynı anda açıp dinleyebileceğimiz biri. 
En çok böyle biri olmalı. 
Ne sevgili, ne arkadaş. 
Bizim hiç kaybetmekten korkmayacağımız biri olmalı hayatımızda,
ama korkuyoruz be, her an gidecek gibi korkuyoruz.
Yanımızdakinin bile kıymetini bilmiyoruz, güvenini yitiriyoruz.
olmuyor işte, olmuyor,



İşte tam buradasın

Özenmeden yaptığı dağınık topuz saçları, sıfır makyajıyla sokak köşesinde beliriverdi kadın. Hafif titrek ve boğazına düğümlenmişcesine bitkin sesiyle;
-“Bak karşındayım” dedi.


Adam, her gece uyumadan önce en son duyduğu o müthiş sesin camdan kırıklarla dolu olduğunu anlamış gibiydi. Bir kadın kendini nasıl bu kadar ilgisiz bırakabilirdi, nasıl bu kadar salaş ve özentisiz giyinebilirdi “acıdan başka” diye düşündü. Ve, ellerini yüreğine doğru yavaşça götürerek seslendi;
-“Hayır! İşte tam buradasın.”

BULUT ve GÜNEŞİN HİKAYESİ


Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde çok önceden beri varlığını sürdüren bulut kadın isminde bir gökyüzü perisi yaşarmış. Gülüşü o kadar güzel ve derindenmiş ki, onun gülüşüne kapılıp hayran olmayan biri daha olmamış. Ay her akşamın zifiri karanlığında onu izler, sabah olunca da gidermiş. Sabah vakti Güneş adam çıka gelir, bulut kadının güzelliğini seyredalar ona taparcasına aşık olduğunu bir türlü söyleyemezmiş. Her ne kadar bunu planlasa da gözlerine baktığı an dili tutulur, cümle dahi kuramaz hâle gelir, kendini yitirirmiş. Velhasıl Güneş adam da akşam olunca gitmek zorunda kalır akşamın zifirisine, Ay’a bırakırmış yerini. Bulut kadının yüreği Güneş adam için çarparken, Ay her akşam engel oluyor, ayırıyormuş iki seveni. Güneş adamın her sabah bulut kadına doğması da bundanmış. Bulut kadın zamanla, Güneş adamın her akşam vakti gitmesine alışmış. Geleceğini ümit etmekten, ya gelmezse endişesi taşımaktan yorulmuş, bitkin düşmüş. Öyle ki bazen kalkmaya hali olmaz tüm dunyayı sis bulutuyla kaplarmış. O kadar alışmış ki artık canı yandıkça içine atıyor, özledikçe yüreği kanıyor, bekledikçe tükeniyormuş. Ve bulut kadın; tüm acılarını taşıyamaz hâlde düşüvermiş dünyanın dört bir yanına. Göz yaşları tüm ülkeye dağılıvermiş yavaş yavaş. Öyle ki “yağmur” denmiş kadının gözyaşına. Kadın ağlamış, yağmur sanmışlar.